Türkler Müslümanlığı Niçin ve Ne zaman Seçtiler

Türkler Müslümanlığı Niçin ve Ne zaman Seçtiler




Türkler’in Müslüman dini ile ilk temaslar, VII. asrın sonlarından başlar. 610′da doğan ve 634′te Arabistan sınırlarını aşan Müslümanlık, VII. asır sonlarında Horasan’a vardı ve Türkler’le, Batı Türk Hakanlığı ile temasa geçti. Bu tarihten itibaren Müslüman dinini tanıyan Türkler, 150 yıl kadar, bu yeni dini incelediler. Bu müddet içinde İslâm imparatorluğunun hizmetine giren yüz binlerce Türk, Müslüman oldu. Hattâ Halife’nin başkumandanlığı Türkler’in eline geçti. Mısır-Suriye’de ilk Müslüman Türk devleti olan Tolunlu devleti, bir Oğuz Türkü tarafından kuruldu. Müslüman dini, Türkler’in yaşadığı Orta Asya ülkelerinde de yavaş, fakat emin adımlarla yayıldı. Önce Türkler’in Karluk boyunun bir kısmı Müslüman oldu. Bu boyda Buda ve Mani dininden Budistler ve Manihaistler de çoktu.  Mâverâünnehir’de, yani Amu-Deryâ ile Sır-Deryâ nehirleri arasında kalan ülkelerde ve Sır-Deryâ’nın daha ötesinde Türkler, birçok dine mensuptular. Hattâ bazı bölgelerde çeşitli dinlere mensup Türkler karışık yaşıyorlardı. Eski dinleri olan Gök Tanrı’yı yavaş yavaş bırakıyor, Budist ve Manihaist oluyorlardı. Müslümanlar daha azdı. Fakat bu çağda gene de Türk’lerin büyük ekseriyeti Gök Tanrı dinindendi. Araplar’ın Çinliler’e karşı kesin şekilde vaziyet almaları, Türkler’le Müslümanlar’ı yaklaştırdı. X. asrın ilk çeyreğinde Mâverâünnehir, tamamen bir Müslüman ülkesiydi. Bu ülkede yaşayan İranlılar ve sayıları onlarınkine yakın olan Türkler, Müslüman’dı. Bu halk, Sâmânî devletinin tab’ası idi. Mâverâünnehir, daha önceden ve bin yıldan beri Büyük Türk Hakanlığı‘na ait olduğu halde, Arap fethinden sonra Sâmânîler’e geçmişti. Bağdad’daki Abbâsî Halîfesi’ne tâbi olduğunu söyleyen, fakat gerçekte tamamen müstakil bulunan Sâmânîler, kudretli bir İranlı krallıktı. Türk İmparatorluğu, Balasagun ve Kâşgar’ı taht şehri olarak seçince, Sâmânîler’le karşı karşıya geldi. Jeopolitik zaruretler, Sâmânîler’le savaşı ve Mâverâünnehir’in fethini icap ettiriyordu. Hunlar’dan Göktürkler’in yıkılışına kadar Bin yıl Türk idaresinde yaşamış olan bu büyük ülkeyi geri almak, Büyük Türk Hakanlığı’nın geleceği için şarttı. Fakat Müslüman dininin bünyesine ve Orta Çağ’ın rakipsiz şekilde en yüksek medeniyet ve kültürüne sahip olan Müslüman cemiyetine girebilmek ve hâkim olabilmek için, bizzat Müslüman olmak lâzımdı. Mâverâünnehir’deki îranlıar’ın değil, Müslüman Türkler’in bile Gök Tanrı’ya inanan Büyük Türk Hakanlığı’na dahil olmak istemeyecekleri ve şiddetle karşı koyacakları, şüphesizdi. Halbuki Müslüman dininden bir Türk imparatorluğu, yarı yarıya Türk’leşmiş bu eski Türk ülkesini kolaylıkla ele geçirebilirdi. Sâmânîler askerî bakımdan ezilirse, halkın yeni hanedanı tanımaması için hiçbir sebep kalmazdı. Büyük Türk Hakanlığı’nın yani Karahanlılar‘ın Müslüman olması, Mâverâünnehir ve sonra Horasan’ı, Yakın Doğu ile Orta Doğu’nun geçit yerinde olan bu pek zengin ve kalabalık ülkeleri, olgun birer meyve halinde Türkler’in eline düşürecekti. Siyasî dehâya sahip olan Türk hükümdarlarının, bu gerçeği anlayamamış olmaları mümkün değildi. Mâverâünnehir ve Horasan fethedilmedikçe, Türk imparatorluğuna istikbal yoktu. Nitekim Karahanlılar’dan önce Büyük Türk Hakanlığı’nın başında bulunan uygurlar, cihangir bir devlete sahip olamamışlardı. Uzak Doğu devleti olmak vasfını bir  müddetten beri kaybeden Türk imparatorluğu, Orta Asya’ya tıkılıp kalamazdı. Böyle bir kara devletinin, cihanşümul rol oynayabilmesine imkân yoktu. Türk imparatorluğunun cihanşümul ehemmiyetten düşmesi ise, Türkler’in yüzlerce yıllık geleneklerinin ve haysiyetlerinin çiğnenmesi demekti. Müslüman dininin Büyük Türk Hakanlığı tarafından resmî din olarak kabulünün siyasî ve jeopolitik sebepleri bunlar olmakla beraber, mesele bundan ibaret değildir. Tâbir caizse, meselenin bir de manevî cephesi vardır. Türkler, Gök Tanrı dinlerini yavaş yavaş bırakmaya başlamışlar, bir kısmı Budist ve Manihaist olmuştu. Başka dinlere intisap eden, Hıristiyan ve Mûsevî olan Türkler de vardı. Türkler’deki eski din birliği kalmamışta. Buda ve Mani dinlerinin Türk millî bünyesine uymadığı, daha bir asır geçmeden anlaşılmıştı. Türkler’i yabancı kültürlere iten, cihangirlik vasfını kaybettiren, hattâ askerî meziyetlerine ve teşebbüs dehâlarına halel getiren bu dinler, Gök Tanrı dininin kısmen terk edilmesinden sonra, Türk cemiyetinde buhranlar doğurmuş ve manevî değerleri değiştirmişti. Bununla da kalmamış, Türk devletinin siyasî bünyesini âdeta tahrip etmiş ve felce uğratmıştı. Fevkalâde pratik oluşu ve Türkler’in öteden beri değer verdikleri manevî kıymetlere bağlılığı bakımından Müslüman dini, bütün bu kusurlardan ve eksikliklerden uzak ve masûndu. Büyük Türk Hakanı sıfatıyla Karahanlı tahtında oturan Satuk Buğra Han‘ın yüzlerce, hattâ binlerce yıllık Gök Tanrı dinini bırakması, şahsen Müslüman olmakla kalmayıp, bu dini Türk imparatorluğunun resmî dini ilân etmesi, yüzyıllar süren bir gelişmenin, yüksek millî ve siyasî menfaatlerin eseriydi. Asla bir anlık bir olay ve tek kişinin kalbine doğmuş bir ilham değildi. Bu fikrimizle Saltuk Buğra Han’ın Türk tarihindeki emsalsiz değerini küçültmek istemiyoruz. Türkler, Müslüman dinini samimî olarak, kendi istekleriyle, hiçbir zorl ama ve dış baskı olmaksızın kitle halinde kabul edince, tarihlerinin yeni bir devresine ayak basmış oluyorlardı. Bu yeni devre, X. asırdan önceki asgarî 1200 yıllık devreden daha da şanlıydı. Müslümanlık, Türk milli bünyesi için uygun bir dindi. Türkler, Müslüman olmak suretiyle Türklüklerini kemâle erdirmiş, âdeta tamamlamışlardı. Bütün dünya tarihini günümüze kadar etkileyecek bu olay , Türkler’in Hanefî-Mâtürîdî Sünnî İslâm’ı kabûlü, 921 yılında vuku buldu. Kaynak: Yılmaz Öztuna, Cumhuriyet Dönemi Öncesinde Türkler, s. 34-36-36-37 

Kaynak Linki: http://www.ceddimizosmanli.net/turkler-muslumanligi-neden-ve-ne-zaman-sectiler/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karahanlı Devleti: 840-1212 (Bilge Kül Kadir Han)

Batı Hun İmparatorluğu: MÖ 48-MS 216 ( Pi)

Avrupa Hun İmparatorluğu: 375-469 (Balamir)